gökkuşağı

20 Haziran 2014 Cuma

Bu Kadar Zor Olmamalı...


Bu kadar kolay olmamalı iki insanın birbirini sürekli incitmesi... Birbirlerini anlamamaları... Güven denen tek kullanımlık geridönüşümü yıpratmak... Hoşgörüyü kaybetmek... Yitip gitmiş sevginin ardından bakakalan saygıyı da kapıda bırakmak... Tüm umutlar bitmişse bırakmak yerine hala ellerini kanatırcasına uçurumun kenarında tutunmak... Özellikle de yirmi küsür yılı birlikte geçirmiş iki insan için... Her şey bu kadar zor olmamalı...
Bugün içimi dökeceğim biraz, konuşacak kimsem olmadığı için bloğum bak yine sana geldim... Anlatacaklarımın arasında boş yerler olacak oraya istediğiniz kişiyi koyabilirsiniz nasıl olsa ben kim olduklarını biliyorum...
Yakınlarda kim oldukları önemli değil iki kadının ortak dertleşmelerine misafir oldum daha doğrusu zorla davet edildim:
-Çok zor, olmuyor.. Ne kadar inat! Ne desem hep tersinden anlıyor kavgasız konuşamıyoruz. Bizim küçük oğlan sınava hazırlanıyor diye belli etmemeye çalışıyoruz ama anlıyormuş. Geçen gün babasına intihar eden bir çocuğun haberini açmış izletmiş...
-Anlar tabi, anlamaz mı hiç? Siz yine kavga ediyormuşsunuz biz onu da yapmıyoruz, konuşmuyorum bile artık ben.
-Sizinkiler fark etmiyor mu? Hoş seninkiler büyük o kadar etkilenmiyorlardır. Kız EfeKızı söylesene merak ediyorum bu konuda ne hissediyorsun, o kadar etkilemiyordur değil mi??
Ben bu soruya sessizlikle cevap verdim. Cevap verip bu iğrenç konuyu kendimce devam ettirmek istemedim. Hoş cevap versem bunu anlayacak kadar empati kurabileceklerini de zannetmiyordum. O an içimden şunları söylemek geldi ama dediğim gibi sustum:
"Evet, belki intihar etmeyi düşünmüyorsun ama artık küçük bir çocuktan farklı düşünebildiğin için daha çok acıtıyor. Kendinle dalga geçilmiş gibi hissediyorsun. Sanki diyorlar ki: "Bak seni besleyip büyüttük ama biz birbirimize o kadar zıttız ki sende bizim en büyük anlaşmazlığımız, sevgisizliğimiz (...) hoşgörüsüzlüğümüzsün. Artık dünyaya geliş amacının ne olduğunu öğrendin. Hadi kolay gelsin, bundan sonraki hayatında başarılar(!)"
Kimse bana evliliğin mükemmelliğinden, faydalarından "amanda ne güzel"liğinden bahsetmesin. Ben evlilik denen mutluluğu kanıtlanmamış teoriye inanmıyorum. Bana göre ayı evi paylaşan, sürekli birbirini incitmeye çalışan insanların oynadığı skorsuz bir maç. Ne kazanan ne kaybeden ikisi de belli değil, bildiğin anlaşmalı bir düşmanlık! Evlilik hakkında başka türlü konuşamıyorum çünkü bu düşüncemi yanlışa çıkaracak bir doğru örnek göremiyorum çevremde...
Erkeğin bilmem ama ben bir kadının vazgeçişini ne kendimden öğrendim nede kadınlar üzerine yazılmış özlü sözlerden. Biliyorum ki bir kadın ne kadar çok konuşuyor ne kadar çok bağırıyor ne kadar çok çabalıyorsa o kadar değer veriyor demektir. Sustuğu an, kelimelerini tamamen bitirdiği an, artık nefesini sana harcamadığı an her şey beraberinde bitmiş çıkmaz yola girilmiş demektir.
Kadının sessizliğine bürünen bir ev bence kimin daha önce cinnet getireceğinin belirlendiği ilk adımdır. Kadın susuyor ve erkek sürekli konuşuyor her şeyden habersizce... Aradaki sessizlik ve boşa dökülen kelimeler çocukların üzerine yükleniyor. Gerisi zaten aynı evi paylaşan pansiyoner ilişkisi; ne birlikte ne ayrı...
Bana kattığı bu tecrübeler için emeği geçen "Susmuş Kadın"a teşekkür ediyorum..
Şimdi yine her şeye rağmen bir umuda bağlanıp söyleyebileceğim tek şey: Bu kadar zor olmamalıydı...

12 yorum:

  1. Offff canim cok dogru sözler, maalesef...bende büyürken etrafimda bir tane dogrudürüst bir evlilik görmedim...gerci vari böyle üc aile kafamda, cok mükemmeller sanirdim, ama nezaman biraz fazla gidip geldik onlarinda icten cürük oldugunu anlamistim...sonra baktim ayni etrafimda gördüklerimi bende uyguluyorum. Örnegin doldurusa geliyorum, herkes hayatindan memnun olmadigi icin benide yoruyorlardi sözleriyle...kendi kendime karar almam yillar sürdü, bir ton kitap okudum bu konuda ve sonrasi cidden huzur ve mutluluk oldu...diyelim biri kayinvalidemimi kötülüyor, ne yapayim kim iyi kaynana kaybetmiste ben bulacagim diyorum, diyelim biri esimimi kötülüyor, iyi insanla herkes gecinir bana karsi bir saygisizligi yok, okadar kusur kadi kizindada olur diyorum...diyelimki ben kuduruyorum kendi kendime, ya tartisiyorum, baktim anlamiyor kendime odaklaniyorum, hic bir evlilik güllük gülüstanlik degildir, öyle olanlarda zaten yine can sIkIntisindan sikayet ediyorlar :) insan oglu komik iste, ne yapacaksin. Ve tabiiki bir cok insan sirf cocuklar icin bir arada yada es dost düsman ne der düsüncesiyle evliliklerini sürdürmekteler, ama yapacak birsey yok, kendimize bakip daha iyisini yapmaya calismamiz gerekir. Birde bir lafim vardir benim, kendimin birebir bir kopyasiyla ayni cati altinda yasasam onlada kavga ederim, huyumuz suyumuz ayni olmasida hicbirseyi degistirmezki, insanlarin oldugu yerde anlasmazlik olur, önemli olan nasil bir tepki verdigin....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet öyle tabi ki ^^ Ama verilen tepki de sadece tek yönlü olmamalı arada kalanları da düşünmeli.. ^^ Bu güzel yorum için teşekkür ederim ^^

      Sil
  2. İnsanlar evliliği yanlış anladıkları için yanlış uyguluyorlar bence. Evlenecekleri kişiyi arkadaş seçer gibi seçmeliler; iyiliğine, güzel huyuna, uyumluluğuna bakmalılar. Bu yüzden bana sadece aşkla yapılan evlilikler ve görücü usulü yapılan evlilikler hep saçma gelmiştir. O evliliklerin asıl kriteri tip, para gibi ikincil olması gereken şeyler olduğundan çok uzun sürmüyor huzurları. Evlilik, insanlar için amaç oldukça yoldan çıkıyor. İnsan arkadaş edinmiş olmak için birileri ile arkadaş olursa o iki insan ancak birbirine zarar verir; evlilikte de geçerli bu durum...
    Çok üzmemeye çalış kendini diyeceğim ama etki eder mi bilmiyorum. Yetişkinler hep hata yapar ve kendilerinden küçük olanlardan kusursuzluk beklerler. Ama bilmiyorlar ki çocuklar kusursuzluğu kimden öğrenecekler... Dünya işte...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle, söylediklerine katılıyorum ayrıca dediğin gibi " Dünya işte..."
      Bu güzel yorum için teşekkürler ^^

      Sil
    2. Seni mimledim, bir uğra olur mu ;)

      Sil
    3. buralarda 1 ay kadar yokum ama gelince mutlaka yaparım çok teşekkür ederim ^^

      Sil
    4. Peki :) Rica ederim ^^

      Sil
  3. Benim annem hiç pes etmeyen, hep savaşan bir kadındı. Babamla ayrılmadan üç ay önce derin bir sessizliğe büründü. Annemi hiç öyle görmemiştim. Doğru düzgün hiçbir şey yemeden, işe gidip gelip odaya kapanıp uyudu sadece. Babamsa yaptıklarının (ya da daha doğrusu yapmadıklarının) annemin canını yaktığından habersiz "Ne oldu ki?" diye bencilliğin ve görmezden gelişin ona verdiği huzurla yaşamaya devam etti. Annemi ilk defa duyguları nedeniyle ağlarken gördüm. Bütün fiziksel ve duygusal acılara gözünü bile kırpmadan meydan okuyan kadını ağlarken görünce benim ağzımdan döküldü "ayrıl o zaman" cümlesi... Aldığımız en iyi karardı.
    Toplumun evlilik kurumunu dayatması kadar çirkin bir şey yok. Belli bir yaşa gelmiş herkesin evlenmesinin beklenmesi çok sakıncalı bir düşünce şekli. Bu dünyada bir insanın evlenip yuva kurmaktan daha öte başarabileceği şeyler var. Beş dil konuşan, büyük bir şirkette üst düzey yönetici olan kadınların sırf evli değil diye cık cıklandığı bir dünya, bir kadının değerinin sadece bir erkeği elde edip etmemesi üzerinden ölçüldüğü ataerkil bir düzen kesinlikle doğru değil.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle, daha ne söylenebilir ki sözlerinin üstüne, çok teşekkür ederim bu güzel yorumun için :)

      Sil
  4. iyi misin nasılsın nabıyon tatil nasıl :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. iyi olmaya çalışıyorum Deep :) bu aralar tatil bende yoğun geçiyor :)

      Sil
  5. teşekkür ederim Deep, çok mutlu ettin beni :) :) :)

    YanıtlaSil

"Benim en sevdiğim söz Senden duyduğum ben'dir."
Özdemir Asaf