gökkuşağı

31 Ağustos 2014 Pazar

Erciyes bana küsmüş!! :(

Selam Canlar!!
Geçtiğimiz hafta benim için tümüyle hastane temalıydı. O yüzden pek iyi bir hafta geçirdim diyemem. 2 gün üst üste Kayseri'ye gidip gelmek zorunda kaldık ki bu bazı seyahat şirketleri yüzünden pek keyifli geçmedi. Benim (malesef ki) yol hikayelerim de ünlüdür belki bir ara onu da anlatırım :D İlk gün çok iyiydi ne yolda bir sorun oldu nede serviste. K.K'u seviyorum, inşallah böyle devam ederler. İkinci gün ise M. Turizm(diyeyim siz anlarsınız)le gitmek zorunda kaldık. Servisi yüzünden ne kadar bekledik bilmiyorum. Önceki gün M.Turizmin bekleyen müşterilerinin önünden geçerken "Vah zavallılar hala bekliyorlar" demiştim. Ertesi gün, büyük konuştuğum için benim başıma da geldi. Allahın sopası yok ki gökten indirsin. Bende birazcık hakettim sanki :P Geyiği bırakırsam bu ilk defa başıma gelen bir şey de değil üstelik, Herşeyleri tamamen sorun!! Artık bu şirketle seyahat etmeme kararı almış bulunmaktayım! 
Neyse konumuza dönersek beni her zaman eşsiz manzarasıyla karşılayan Erciyes bu sefer bana yüz vermedi. Bakın işte burda:
Kayseri benim üniversite şehrim olduğu için yeri bende ayrıdır tabi Erciyes'inde :D Neden bilmem onu izlemeye doyamam. ^_^ ama bugün Erciyes'in kafası hafif dumanlıymış herhalde.. Normalde onunla böyle vedalaşırdık, bakın:

Hangi mevsimde olursak olalım, uzaktan veya yakından farketmez bana arz-ı endam eden Erciyes içine kapandı, karardı. Belki ben onu bırakıp gidiyorum diye belki de dinlediğim şarkılar ona da dokundu, ne dersiniz?


Diş Doktorlarına Selam Olsun (!)

Selam canlar! Nasılsınız görüşmeyeli? Ben pek iyi değilim ama siz iyi olun inşallah. Bu aralar diş doktorlarıyla başım dertte o yüzden size biraz dert yanacağım :D Yaşadığım trajikomik olaylara birisi daha eklendiği için sizinle de paylaşayım dedim. :D Geçen sene bu zamanlar kuytulara saklanıp bir türlü çıkmak bilmeyen yirmilik dişimi Kayseri'de küçük bir operasyonla (!) çene kemiğimden almışlardıda biraz rahatlamıştım. Bu sene diğer taraftaki yirmilik dişim saklanmayı bırakıp azıcık ucundan ceee deyince yine soluğu Kayseri'de aldım çünkü Nevşehir'de bu tedavi birazcık zor oluyor. Doktor "Biraz daha sabret bu sanki çıkacak gibi ama çıkmazsa mutlaka gel" dedi ve bunun yanında 2 ayrı çürük dişimin olduğunu ama bunları Nevşehir'de de yaptırabileceğimi söyledi. Böylelikle eve geri döndük vakit kaybetmeden gideyimde daha fazla ağrısını çekmeyeyim diyerekten birde diş doktoru korkumun azıcık önüne geçerekten Nevşehir'deki doktoruma gittim. (Küçüklüğümden beri gittiğim tek doktordur kendisi, işinde ustadır ve en önemlisi İnsan'dır. İsmini de paylaşayım denk gelirseniz içiniz rahat olsun rahatlıkla kendinizi ona emanet edebilirsiniz:"Cengiz Bener") Birde ne göreyim benim doktor tası tarağı toplayıp İstanbul'a gitmiş!!! Bunu öğrendiğim anda ağrılarım dindi ve ben iyi oldum (!) Anneme "hadi anne gidelim gerek yok" dedim ama kime dinletebildim ki! "Gelmişken gitmek olmaz"mış! Binbir endişeyle sıramızın gelmesini bekledik ve sonunda saat 2 gibi sıra geldi. İçeri girdiğimle çıktığım bir oldu çünkü sevgili doktorun çok hastası varmış, dişim bugüne yetişmezmiş... Ayrıca "Yarın sekizde burda ol ilk seni alayım tedaviye, bak buraya kaydediyorum sıra almana gerek yok... " diyerekten uğurladı beni. durum şu ana kadar stabil olay burdan sonra başlıyor. :D

Ertesi gün ben ve annem 7 otobüsüne binerek yine hastaneye gittik. 07.20 gibi hastanedeydik. annem durumdan istifade ederek gelmişken bende göstereyim dişimi dedi ve sıra aldı, ben doktorun sözüne güvenerek sıra almadım.(Ayrıca sorduğum hasta kabul'deki görevlide doktor not aldıysa gerek yok sıra almana demişti) Bana 8'de burda ol diyen doktor 8.35 gibi geldi. Yanına gidip sorduğumda sırayla çağıracağım dedi, dünkü dediklerini hatırlattım ve aldığım cevap " Ben sana sabah erkenden sıra al diye öyle söyledim.. ehu ehu ehu..." Keşke bana böyle ima etmek yerine "sıra al" diye bir cümle kursaydınız daha mantıklı olurdu dedim sadece gülmekle yetindi.Ya sabır diyerek gittim tekrar sıra aldım. Annemin sırası 2 benimki 12!! Doktorların bu şaka anlayışına bayılıyorum ben ya!! Gariplerin eğlenecek başka birşeyleri yok hastalarla idare ediyorlar! ah aahh Cengiz'im nerelere gittin de bıraktın bizi bu manyaklara!! Sinirden köpürerek beklemeye koyuldum ama ben çoktan vazgeçtim muayene olmaktan. Derdim annemi gösterelim ondan sonra gidelimdi ama tabi yine bekledik. Annem sağolsun beni "Bunda da vardır bir hayır, dur bakalım geldik gitmeyelim" diyerek birazcık sakinleştirmeyi başardı. Sıra anneme geldi ve muayene olmak için içeri girdi. Baktım kadın muayenehaneyle tuvalet arasında mekik dokumaya başladı ne oldu diye yanına gittim. Meğer Doktor bey içerdeki lavaboda hastaların ağzını temizletmiyormuş. Böyle bir şey varmı ya? Diş doktorunda yanındaki lavaboyu kullanmayacaksın genel tuvaletteki lavaboyu kullanacaksın! Sebebiyse lavabonun "arızalı" olmasıymış. Daha öncede gelmiş diğer hastalardan öğrendiğim kadarıyla lavabo sürekli arızalıymış herhalde buda "Arızalı Asansör"ün başka bir versiyonu olsa gerek. Neyse efenim 2. dalga siniride atlattıktan sonra öğleden sonra bana ancak sıra geldi. İçeri girdiğimde doktor gülerek " ya bak sabah sıra alsaydın böyle olmayacaktı..." dedi bende elimdeki sıra kağıdını masanın üzerine hafif fırlatarak "Oldu birşeyler(!) Doktor bey isterseniz bu konuyu burda kapatalım" diye azıcık çıkışarak koltuğa oturdum. Muayene sırasında bana nefes alma fırsatı vermediği için hafif yutkunma hareketi yaptım ne dese beğenirsiniz? "Bak bu alet kesici dilini keser, hoş benim için hiç sorun olmaz senin dilin kesilir... kkk" Konuşma fırsatım olmadığı için doktora ters bakmakla yetindim ve bu sayede nefes alabilmek için biraz fırsatım oldu. Dolgu dişimdeki çürük artık iflah olmayacağı için oraya protez ekleyecek ve bunun için kalıp alacaktı. Ağız yapıma göre çok çok büyük bir kalıpla işe koyulunca tabi içim bulandı. Bekle işaretimi anlamamakta ısrar eden doktorun az daha üzerine afedersiniz ama çıkarıyordum. Halbuki birazcık müsade etse ne kendi zorlanacak nede ben. Acıyı hissetmemem için yaptığı iğne nedeniyle dişlerimin kontrolü bende değildi bu yüzden kalıbı alırken birde doktorun elini ısırmışım. :D Haberim yoktu doktorun " ama bak elimi ısırıyorsun.. " deyişiyle farkettim ve artık gerilen sinirlerimle birlikte gülme krizine girdim. Doktorun eli ve kalıp ağzımda ben ise kahkaha atmaya çalışıyorum. Doktorcuğun gülmelerine bende katıldım sanki kendi yeterince gülmüyormuş gibi birde bana ne dese beğenirsiniz? "Ama bak ben çok ciddiyim ehu ehu..." evet doktorcum bende çok ciddiyim :D :D ahahah :D Bu arada söylemeden edemeyeceğim afedersiniz ama doktorun üzerine kusmadığım için çok pişmanım!! Buda hayattaki pişmanlıklarım arasında yer alacak, hoş olsun azıcık elini ısırdım ama yetmedi sinirimi yatıştırmaya :D :D Haftaya yine "randevumuz" var tabi bu sefer ne olursa olsun sıra alacağım doktora güvenmek yok! Bakalım beni daha neler bekliyor..

Bu arada doktorun tüm derdi anlaşıldı; meğer sabah büfeden simit alırken biriyle kavga etmiş birazcıkta dayak yemiş gözlüğü felan kırılmış, O canımda hıncını hastalardan çıkarıyormuş meğer, yazık... (!)

18 Ağustos 2014 Pazartesi

8 yılını doldurmuş bir dev: BIGBANG!!!


Bu gün BIGBANG'in 8. yılı!! Tam 8 senedir müziği yönlendiren krallar hayatımızda! 
İyi ki doğdun BIGBANG!!! İyi ki doğdun VIP's!!!
Bu gurur bu sevinç nasıl anlatılır bilmiyorum, heyecanımı anlatmaya kelimeler yetmiyor!! Onların olmadığı bir anımı düşünemiyorum. BIGBANG olmasaydı hayat renklerimden biri eksik olurdu, yarım kalırdım bunu biliyorum... Bu kadar özel bir grubun fanı olduğum için çok mutluyum... 
BIGBANG'e bana kazandırdıkları güzel dostlar için bana kattığı onca güzellik için çok teşekkür etmek istiyorum. Onların benim hayallerimin gerçekleşmiş hali o yüzden ne desem az kalır...

Nice mutlu yıllara BIGBANG!!!
Nice mutlu Yıllara VIP's!!!!
Birlikte nice sekiz senelere!!! 

Kutlamalar başlasın!! En yakın zamanda bir comeback haberi almak dileğiyle!! ^_^
Bugüne en güzel yakışan şarkı: UNTIL WHENEVER!!!
Sözümüzü Unutma!!
Forever and Always!!!

"Her zaman solabilecek bir çiçek olmak yerine ısrarla hayatta kalan yabani otlar gibi olmak için çok çalışacağız!"

[Özel Bölüm] Mutluluktan Gözleri Dolmuş Fangirl Anlatıyor: BIGBANG'e Hediye Projemiz! ^^

Merhaba Canlar!!
Bugün size beni son derece mutlu eden bir konudan bahsetmek istiyorum. Bundan yaklaşık bir yıl önce bir grup dostla bir etkinliğe başladık ve bu günlerde emeklerimiz meyvelerini vermeye başladı. En başından anlatmak gerekirse; günlerin sıkıcı geçtiği bir gün bana Bigbang'in kazandırdığı güzel insanlardan olan Azra'dan bir mesaj aldım "Bigbang'e hediye göndereceğiz, sende katılır mısın?" demişti. Hatta o sıralar (aynen şimdiki gibi :P) bir işim olmadığı için maddi sıkıntı çekmemem için utana sıkıla teklif etmişti bunu. Bende VIP kardeşimin yüzünü kara çıkarmayacağıma, elimden gelenin en iyisini yapacağıma söz vererek kabul etmiştim. O gün ki heyecanımı hala hatırlıyorum. Günüm aydınlanmıştı! Benim için bu durum çok değerliydi hala da öyle hatta katlanarak çoğalıyor da diyebilirim :D Size bugün anlatacağım şeyde tamda bununla ilgili! Başlangıçta "Yapabilir miyiz, Nasıl olacak, Nerden başlayacağız?" olan soruların hepsi bir yanıt buldu ve hayal gerçeğe dönüşmeye başladı. Şimdi ise gerçekleşen bir hayali yaşıyoruz ekipçe! Bunun mutluluğunu anlatamam! Gururluyuz! Mutluyuz!! Heyecanlıyız!!! Birde projemiz sonuca ulaşırsa; şuan Kore'de olan hediye paketimiz Bigbang'in eline ulaşır ve bir geri dönüş alabilirsek değmeyin keyfimize! Dünyanın en mutlu insanları olabiliriz!:D
Başlangıçta birçok kişiden oluşan grubumuz zaman zaman eksilerek yoluna devam etti. Hayat şartları (vb.) bazı çinguları bizden kopardı ama olsun onlara da emekleri için çok teşekkür ederim kendi adıma ^^ Yaşadığımız tüm zorluklara rağmen Hanife, Can, Azra, Seha, Betül, Mervem, Gabriela ve ben size bu çok emek verdiğimiz projeyi sunmaktan gurur duyarız!! Can bu konuyu bloğunda en ince ayrıntılarıyla anlattı sizde merak ediyorsanız şöyle buyrun: Tık Tık
Bu arada bu konu hakkında bilgi almak isterseniz yukarıda twitter hesaplarımızı ekledim, bize burdan ulaşabilirsiniz.Ayrıca bir konuya da açıklık getireyim biz hiçbir fan sayfasına veya sitesine bağlı bir grup değiliz bu yüzden bu proje belirli bir fan sayfasının projesi değildir tamamen bize aittir!!
Son olarak bu yazıyı da yazma sebebim olan şey ise, bazı insanlar size çok uzaktayken bile yakınınızda gibidir her zaman destekçiniz olurlar, beraber ilerlersiniz, bana bu proje böyle dostlar kazandırdı. En önemlisi de bu proje sürecinde biz hayallerimizide emeklerimizide birlikte paylaştık. Bu yüzden bence projemiz şimdiden başarıya ulaştı. ^^ Çok mutluyum Bigbang'in bana kattığı güzelliklere biri daha eklendi onlar sayesinde muhteşem dostlar kazandım. O yüzden Bigbang'e ayrıca teşekkür ediyorum. Bunun yanında özellikle yol arkadaşlarım Hanife, Can, Azra, Seha, Betül, Mervem, Gabriela'ya emeklerinden ötürü çok çok çok teşekkür ediyorum. Hepiniz ayrı ayrı çok seviliyorsunuz çingular!! :* #TurkishVIP #BlackVIP
Şimdi sanki kutlama zamanı?? Hadi o zaman!! ^_^

We are Fantastic Baby!!! ^_^

DUYURU: Şuan 19.08.2014 ve saat 00:40 ı gösteriyor. Bu yazının üzerinden çok geçmedi aldığım bir habere göre Gönderdiğimiz Hediyeler YG Binasından içeriye girdi. Yani şuan Bizim hediyeler BigBang'le aynı havayı soluyor! Başardık!! Mutluluktan ölebilirim! Artık bundan sonrası bizimkilere kalmış, belki bir reaksiyon alırız?? Ne dersiniz olmaz mı?? :D

14 Ağustos 2014 Perşembe

Bir "Dede" Masalı

Bugün birazcık saçmalamaya birazcık da kafa dağıtmaya ihtiyacım var o yüzden size bizim ailenin eşi zor bulunur üyelerinden sadece biri olan dedemi anlatacağım :D (Bizim ailedeki üyelerin hepsi kendine has garip özellikler taşır) "Başka konu mu bulamadın dedenden başka???" dediğinizi duyar gibiyim :D Niyetim kendimle kafa bulmak o yüzden şuan bu yazıyı okumayı bırakabilirsin ;) Bazen insan içinden çıkamadığı durumlarla da dalga geçebilmeyi bilmeli değil mi?? Hadi başlıyorum :D
 Bir varmış bir yokmuş bir zamanlar bir kız varmış ve doğal olarak bu kızın birde dedesi varmış. Kız dedesiyle hiç mi hiiiiiiiç anlaşamazmış. Hoş tek anlaşamayan o kız değilmiş ya neyse.. :D Bu dede öyle bir dedeymiş ki "50 yaşından sonra" sırf rehber olan oğlundan daha iyi ingilizce konuşabilmek inadına tutunup (ona göre turistlerle konuşmak için) ingilizce öğrenmiş hemde anadili gibi.. İngilizce öğrendikten sonra yolda karşılaştığı turistleri  ısrarla eve davet edip yedirip içirip doyurduktan sonra kendi söylediği ilahilerle uğurlayan bir misafirpervermiş. Ama gel gör ki aynı misafirperverliği kendi ailesi için göstermezmiş. Mesela eve 1 (bir) tane balık satın alıp gelirmiş "hadi şu balığı fırında pişirinde yiyeyim" dermiş karısını ve çocuklarını kendi kadar düşünmezmiş. Emekli maaşını sadece kendine harcadığı halde bir türlü borçları bitmezmiş çünkü turistlere karşı çok misafirperver olmanın yolu borç yazdırmakmış. Ne garip değil mi? :D Bu dedeye "Yapma!" dendiğinde tutan inadı bu aileyi baya zorlu olaylara sürüklermiş. Halbuki yap denileni yapsa hiçbir sorun yaşanmayacakmış. Ama ne yaparsın inat işte?
 Efendim zat-ı muhterem dede efendinin elinden geçen tüm araçlar için geçerli olan bir alternatif tıp uygulaması vardır. Mesela arabanın motoru mu delindi servise götürmek yerine bir kilo incir alınıp motor onunla tıkanır, yok efendim farklı bir bölgede bir sorun mu var getirin 2 kilo pul biberi orayı kapatır sorun ortadan böylece kalkmış olur! Dikkatinizi çekerim dedenin kullandığı motorsiklet, otomobil, traktör hatta bisiklet için bile aynı işlemler geçerlidir ve son olarak hepsi kendine has seslerinden dolayı 1 km öteden bu dede insanının geldiği anlaşılır. :D Bu dedecik çok koleksiyoner bir zatmış. Koleksiyonun ismi ise: "Sadece Bir Kez Kullanılan ve Sonra Kaderine Bırakılan Eşyalar" mış. Mesela bu aletlerin içinden bir tanesini örnek göstermek gerekirse; kredi çekerek aldığı ama hiç binmediği (ve hiçkimseye de el sürdürmediği) Yürüyüş Bandı, evet yanlış duymadınız Yürüyüş bandı! Ahh ne hayaldi: dedecik bu aletle yürüyüp o göbekçiğini eritecekti ama olmadı kısmet değilmiş. Hayat çok zor!!! Olsun Yürüyüş bandı yerine şimdi araba kullanıyor bakkala giderken bile!! :D
Hommer Simpson + Birkaç göbek daha = Dedem

Neyse bugünlük bu kadar yeter. Fazlası bünyeye ağır geliyor. :) Size geçenlerde yaşadığımız bir olayı anlatarak konuyu bitiriyorum. Anneannem ve dedem bize geldiler. Birlikte piknik yapmak için Kızılırmak'a gittik. Akşama doğru eve döneceğimiz sırada dedem karşıdan gelen turist görünümlü bir erkek ve bir kadına herkesin duyacağı bir şekilde seslendi:
-Helloo!! Where are you from???
-Biz Türküz.... kkkk
O an dumura uğramış halimle düşündüm "İngilizcede "Biz Türküz" ne demekti yaf?" diye. Rezil olmak insana böyle şeyler düşündürtebiliyor gülmeyin :D Sonrasında anneannemin kızması sonucu dedemin verdiği yanıtta tarihe altın harflerle işlenmelidir:
-Ne kızıyorsun yav, ben sorduğum sorunun cevabını aldım işte...
Ahh ah dedecik biz seninle ne yapacağız???

4 Ağustos 2014 Pazartesi

EfeKızı Döndü: Bir Refakatçinin Anıları! ^^

Anyoonngg çingular!!! Hellöööö!! Selam Canlar!! Ben geldim!! EfeKızı sonunda yuvaya dönüş yapabildi. 15 günlük bir hastane döneminden sonra normal hayata dönmek müthiş bir duygu! Merak edenler için anlatayım; Teyzem böbreğinden ameliyat olacaktı o yüzden bende yanında refakatçi olmak üzere bir süreliğine Ankara'da misafir oldum.  Yaklaşık 1 ay kadar Ankara'daydım ve zamanımın yarısı hastanede geçti, Çok şükür hastahanede işimiz kalmayınca çıktık ama o 15 günün nasıl geçtiğini bir ben biliyorum. Allah kimseyi hastaneye düşürmesin ne iyi olarak nede hasta olarak!! (Amiiiiiiinnnnn!!)
Bugün eve dönmemin şerefine size o 15 günlük sürede gözlemlediklerimi anlatacağım. Hafif trajikomik olaylar yaşadığım için anlatacak konu bulmada zorluk çekmiyorum her zamanki gibi :D 
İlk önce eğer hastanede kalma gibi bir durumunuz varsa (inşallah olmaz) yanınıza asla ve asla "Ölü Canlar" veya "Sefiller" gibi ismiyle müsemma kitaplar almayın. Gelen geçenden "Okuyacak başka kitap bulamadın mı?" diye azar yiyorsunuz. :D Hastane psikolojisini okuduğunuz kitapların isimleri bile etkiliyormuş bunu farkettirdiler, sağolsunlar varolsunlar! :D
Hastanede kaldığınız süre içinde farklı teoriler geliştirmeye başlıyorsunuz. Mesela doktor ve hemşire olacak "insanların" eğitimlerine başlamadan önce bir hastanın yanında refakatçi hayatı yaşamaları gerektiği!!! Bu sayede "İNSAN" olan doktor veya hemşire olabileceklerine inanıyorum! Yani daha umudumu yitirmiş değilim. Sağolsun bazı doktor ve hemşireler bu tezimi hala ayakta tutuyorlar. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim Mahmut Hemşire Allah senden ve senin gibi hemşirelerden razı olsun! İnsan olarak kalanlardandır kendisi! Belki denk gelir okursun burayı bilemem ama sağolasın :D
Hastanede 5 yaşındaki çocuk bile "Bu dünya kimin?" "Bu dünyayı da mahvedecem kendimi de mahvedecem!" diye bağırıyor ve yan yataktaki 80'lik nene de "Olmuyor oğlum öyle, olsaydı şu pencereden ben kendimi atacaktım!" diyorsa demek ki bir yerde bir şeyler yanlış gidiyor demektir??? Sizce?? Bence böyle?

Neyse benden şimdilik bu kadar, daha güzel daha iç açıcı bir konuda tekrar görüşmek üzere canlar!! Kendinize dikkat edin ve dilerim asla trajikomik bir hastane anınız olmasın! Görüşmek üzere!! ^^